Gandalf


 

“Gandalf boy olarak diğerlerine göre daha kısaydı fakat uzun beyaz saçları, yerleri süpüren gümüş sakalı ve geniş omuzları kadim zamanların bilge kralları gibi görünmesine neden oluyordu. Kalın ve bembeyaz kaşlarının altındaki gözleri ise sanki her an alev almaya hazır kömür taneleri gibiydi.”
- “Nice buluşmalar” (Yüzük Kardeşliği – İkinci Kitap, Bölüm 1)

 

   Gandalf, Üçüncü Çağ’da Valar tarafından Orta-Dünya’ya gönderilen 5 Istari’den biridir. Valinor’da (Batı’daki efsanevi Elf şehri) Olórin adı ile tanınırdı. Diğerlerini cesaretlendirerek ve en önemli zamanlarda irfanını onlarla paylaşarak Sauron’un sonunun getirilmesinde başrolü oynamıştır. Aslen gri cüppelidir ve Büyücüler Divanı’nda yeri Saruman’dan sonra ikinci sırada gelir. Moria’daki düşüşünden sonra ise Orta-Dünya’ya Divan’ın başı olarak ve beyaz cüppe eşliğinde dönmüştür. Hobbitlere karşı olan yoğun ilgisi dikkat çekicidir.

 

Tarihçesi

 

* Orta-Dünya’ya gelişi

    Olórin, Valinor’daki Irmo Bahçeleri’nin sakini olan bir Maia’dır. Nienna’nın çırağı olan Olórin, burada geçirdiği zaman boyunca ustasından merhameti ve sabrı öğrenmiş ve yine burada kendisine Maiar’ın en bilgelerinden biri olacağı söylenmiştir. Üçüncü Çağ’da Valar, Maiar arasından Orta-Dünya’ya göndermek üzere beş elçi seçmeye karar verir. Istari adını alacak bu grup seçilirken Manwë seçimini  Olórin’den yana kullanır. Seçilen diğer dört Maia ise Saruman, Radagast, Pallando ve Alatar’dı. Bu elçilerin görevi, Númenor’un çöküşü sırasında bedenini kaybetmiş olsa da hala “kötülüğün karanlık ruhu” olarak varlığını sürdüren Sauron’a karşı özgür insanlara yardım etmekti. Üstelik Sauron’un gücünün büyük bir kısmını içinde barındıran Tek Yüzük’ün de Orta-Dünya’nın bir yerlerinde varlığını sürdürdüğü tahmin ediliyordu. Olórin, Manwë’nin emri ile Valinor’dan ayrılır ve Üçüncü Çağ’ın 1000 yılında, Kuyutorman’da bir Ölüm Büyücüsünün görülmesi ile aynı zamanlarda Gri Limanlar’a ayak basar.

    Gri Limanlara vardığında Valinor’dan arkadaşı olan ve daha önce benzer bir görevle buraya gönderilen Glorfindel ve elflerin üç güç yüzüğünden birinin, Narya’nın taşıyıcısı olan gemi yapımcısı Círdan tarafından karşılanır. Círdan, her ne kadar beli bükük ve ihtiyar bir adam görünümü altında olsa da Olórin’in içindeki güç ve kudreti sezer. Círdan, gelecekte karşılaşacağı kötülükleri öngörerek güç yüzüğü Narya’yı ona teslim eder ve yüzüğün kötülüğe karşı mücadelesinde kendisine yardımcı olacağını söyler. Ve şöyle devam eder; “Bana gelince, benim kalbim denizle ve son gemi yelken açıncaya kadar da bu gri sahillerde yaşayacağım. Sizi bekleyeceğim.” 

    Böylelikle Olórin Orta-Dünya’daki geçici ikametine başlar. Orta-Dünya’da kaldığı uzun yıllar boyunca pek çok isimle anılır. Elfler ona Gri Hacı anlamına gelen Mithrandir adını verdiler, Arnor insanları ise en çok bilinecek ismi olan Gandalf… Ayrıca Güneyde Incánus, cüceler arasında ise Tharkûn isimleri ile de anılırdı. 

    Tıpkı diğer büyücüler gibi Gandalf da yaşlı bir adam görüntüsündedir. Gri bir cüppe giyer ve bir gezgin ya da bir danışman kisvesi altında dolanır. Saruman’ın aksine Gandalf doğuya hiç gitmedi ve asla bir yeri kendisine mesken edinmedi. Hareketlerini Orta-Dünya’nın kuzey batısı ile yani hâlâ Sauron’a karşı koyan Dunedain (Batıili insanları) ile Eldar’ın (elflerin) son üyelerinin bulunduğu bölgeler ile kısıtlı tuttu.

 

* İlk İhtiyatlar 

    1100 yılları civarında Istari ve Eldar bazı şeytani güçlerin Kuyutorman’daki Dol Guldur’a yerleştiğini keşfederler. Karanlık şekiller ormanın içerisinde hareket ediyor ve kötülük ormanın içerisinde hızla yayılıyordur. İçlerinden bazıları bunun dünyaya işkence etmek için geri dönmüş bir Nazgûl olduğunu düşünür. Bazıları ise yeni bir şeytani gücün doğmakta olduğu fikrini öne sürer. Fakat Gandalf bundan emin değildir ve Sauron’un geri dönmüş olabileceğinden korkmaktadır. 

    Sonraki 200 yıl boyunca şeytani karanlık git gide büyür ve civardaki kötü varlıklar da kendine çeker. Orclar Puslu Dağlar’da ve civarında çoğalmaya başlar. Nazgûl’un en güçlüsü olan Cadı-Kral, kuzeyin çorak topraklarında Angmar kalesini inşa eder ve Arnor Krallığı’na karşı sonu gelmeyen bir savaş başlatır. Diğer bölgelerdeki savaşlar, hastalıklar ve felaketler bütün Orta-Dünya’yı kasıp kavururken Moria ve Minas Ithil karanlıklara gömülür. 2063 yılında Gandalf, ardındaki sırrı açığa çıkarmak üzere Dol Guldur’a girer. Fakat “Ölüm Büyücüsü” adı ile anılan düşman erken davranıp oradan kaçar ve Gandalf onun kim olduğunu keşfedemez. Sonraları kötülük bir süreliğine ortadan kayboldu ve “Dikkatli Barış” dönemi başlar. 

    Bu barış neredeyse 400 yıl kadar sürdü fakat 2460 yılında Ölüm Büyücüsü Dol Guldur’a geri döner. Üç yıl sonra ise Ak Konsey tekrar toplanır. Galadriel, konseye Gandalf’ın başkanlık etmesini istediği halde bu görevi Saruman üstlenir. Çünkü irfanı çok geniştir ve Gandalf bir yere bağlanıp kalmamak adına bu pozisyonu reddetmiştir.  

    2850 yılında Gandalf bir kez daha fakat bu kez büyük bir gizlilik içerisinde Dol Guldur’a girer ve bu sefer pek çok şeyi keşfetme imkânı bulur. Her şeyden önce Ölüm Büyücüsü bir Nazgûl değil, bu Sauron’un ta kendisidir. Ayrıca zindanlarda Erebor’un kraliyet soyundan olan cüce Thrain’i de bulmuştur. Cücelerin yedi güç yüzüğünden sonuncusu kendisinden zorla alınmıştır. Anlaşılan o ki Sauron geriye kalan Güç Yüzüklerini toplamakta ve büyük bir ihtimalle de kayıp olan Tek Yüzük’ü aramaktadır. 

    Gandalf Dol Guldur’dan kaçarak Ak Konsey’e döner. Keşfettiği şeyleri diğerleri ile paylaştıktan sonra Tek Yüzük halen kayıpken ve Sauron yeteri kadar güçlenmemişken saldırmaları gerektiğini ileri sürer. Fakat Saruman Tek Yüzük’ün uzun zaman önce denizde kaybolduğunu iddia ederek izlemelerinin ve beklemelerinin daha iyi olacağını söyler. Konseyin büyük çoğunluğu da Saruman ile aynı görüştedir. Konseyin güçlü üyelerinden biri olan Yarı-Elf Elrond, daha sonra yaptıkları özel bir görüşme esnasında Gandalf’a Yüzük’ün bulunacağı hakkındaki önsezilerinden ve bu çağı sona erdirecek savaşın yaklaştığından bahseder. Aynı zamanda bunun karanlık ve keder dolu olabileceğinden korktuğunu da ekler. Gandalf ise birçok “garip rastlantının” meydana geldiğini ve “yardımın zayıfların elinden geleceğini” söyleyerek Elrond’u cesaretlendirir. Gandalf o zamanlar Saruman’ın Tek Yüzük’ü artık kendisi için istediğini ve yüzüğü gizlice Anduin’in kıyıları boyunca aradığını henüz fark etmemiştir.

* Erebor Görevi 

    2941 yılında, Gandalf geceyi Bree’de geçirirken bir tesadüf eseri Thorin Meşekalkan ile karşılaşır. Konuşmayı başlatan Thorin’dir çünkü Gandalf ile konuşması gerektiğine dair garip bir aciliyet hissine kapılmıştır. Hali hazırda Thorin’i aradığından bu durum karşısında Gandalf’ın da kafası karışmıştır. Bir süre boyunca aynı yolu takip edeceklerini fark ettiklerinde ise birlikte yolculuk etmeye karar verirler. Thorin tavsiye istiyordur, Gandalf ise Ejderha Smaug hakkında bilgi…

    Sonunda Gandalf, Thorin için hem ejderha Smaug’u yok edebileceği hem de ailesinin servetini geri kazanabileceği bir plan hazırlar. Gandalf’ın seçeceği bir hırsız eşliğinde… Gandalf bu iş için bir Hobbit’in uygun kaçacağını düşünür ve aklına birkaç yıl önce tanıştığı maceraperest bir Hobbit olan Bilbo Baggins gelir. Fakat bu sıralarda Bilbo bir maceraperest olmaktan oldukça uzaktır. Yine de Gandalf bir şekilde Baggins’i Thorin’in hırsızı olmaya ikna eder. Gandalf da Thorin ve arkadaşlarına Ayrıkvadi’ye kadar eşlik eder. Yolculuk sırasında Gandalf, bir trol yığını içerisinde Glamdring adı ile bilinen bir elf kılıcı bulur ve hayatının geri kalanı boyunca da bu kılıcı taşır.

    Gandalf, Thorin ve arkadaşlarına Puslu Dağlar boyunca eşlik eder, hatta onları birkaç kez orclardan ve diğer tehlikelerden de kurtarır. Bu aynı zamanda Bilbo’nun “sihirli bir yüzük” bulmasıyla aynı zamana denk geliyordur. Bilbo bu yüzüğü, grup Puslu Dağar’ın derinliklerinde iken Gollum adındaki bir yaratıktan kazanır. Taktığında Yüzük ona görünmezlik özelliği sağlamaktadır. Bilbo bir süreliğine de olsa yüzüğü Gandalf ve diğerlerinden gizler. O zamana kadar hobbitleri pek dikkate almamış olan Gandalf ise bu hobbitin yapabildikleri karşısında oldukça hayrete düşmüştür. Bu yüzden hayatının geri kalanı boyunca hobbitler ile yakından ilgilenir. Özellikle de Baggins ailesi ile… 

    Görev tamamlanmadan önce Gandalf grubu terk eder. Yine de görev başarılır; Smaug öldürülür ve Beş Ordular Muharebesi sonunda Erebor Cüceleri, Dale insanları ve Orman Elfleri’nin kurduğu ittifak karşısında Puslu Dağar’ın Orcları yenilir. Gandalf öncelikli hedefi olan Smaug’un yok edilmesini başarmış ve Sauron’un onu kullanmasını engellemiştir. Çok sayıda Orc ve Warg’un öldürülmesi ile de Ayrıkvadi’yi Lothlorien’i tehdit eden tehlikeler ortadan kaldırılmıştır.

 

*Yüzük Savaşı

* Gölgenin Dönüşü 

    Kuyutorman’ın kıyısına geldiklerinde Gandalf, Ak Konsey’in buluşmasına katılabilmek için Thorin ve arkadaşlarından ayrılır. Konsey acı haberler eşliğinde toplanır. Sauron’un gücü geri dönmektedir, hem de yüzüğü olmadığı halde… Gandalf en sonunda konseyi Dol Guldur’a karşı harekete geçme konusunda ikna eder. Sauron’dan bir rakip olarak korktuğundan ve Sauron’un yüzüğü arayışını geciktirebilmeyi dilediğinden Saruman bile isteklidir bu kez. Konsey gücünü ortaya koyar ve Sauron Kuyutorman’dan sürülür. 

    Konseyin ümitlerinin aksine Sauron bu atak yüzünden zayıf düşmez. Bu hareketi daha önceden öngörmüştür ve geri çekilişi sadece bir aldatmadan ibarettir. Kuyutorman’dan sürülüşünün ardından 10 yıl sonra, 2951 yılında kendisini Mordor’da açıkça gösterir ve Barad- dûr’u yeniden inşa eder. Ardından en çok nefret ettiği düşmanları olan Numenor insanlarına ve hâlâ Orta-Dünya’da bulunan Eldar’a son bir darbe indirmek için kuvvetlerini yeniden toplamaya başlar. Doğululardan ve Rhûn Denizi’nin ötesindeki halklardan kendisi için ordular gönderilmesini emreder. Güney Harad insanlarını, orcları, trolleri ve diğer kötücül yaratıkları Mordor’a toplar. Bu arada Sauron’un hizmetkârları da kıymetli Tek Yüzük’ü bulabilmek için Anduin’i araştırmaya devam etmektedir. 3018 yılında Sauron Nazgûl’u yüzüğü aramaları için kuzeye gönderir. 

    Bu zaman zarfı içerisinde Gandalf Shire’ı, özellikle de dostu Bilbo’yu ve onun kuzeni olan Frodo’yu sık sık ziyaret etmektedir. Ziyaretleri sırasında, ilerleyen yaşına rağmen Bilbo’nun hâlâ genç gösterdiğini hatta hiç yaşlanmadığını fark eder.  Aynı zamanda maceraları sırasında kazandığı şüpheli sihirli yüzüğün artık Hobbitin aklını çelmekte olduğunu, zihnini çok fazla meşgul etmeye başladığını öğrenir. Gandalf, Bilbo’nun yüzüğün aslen kendisine ait olduğu yönündeki düzenbazlığını anımsar -- Çünkü Bilbo daha sonradan yüzüğü Gollum’dan çaldığını ona itiraf etmiştir. Bilbo’nun yüzükle eskisinden de çok meşgul olduğu da gözünden kaçmaz. Bilbo’nun bu ve benzeri hobbitvari olmayan hareketleri Gandalf’ın şüphelerini iyice güçlendirir ve Bilbo’yu yüzüğü Frodo’ya bırakması konusunda ikna eder. Ardından Frodo’yu yüzüğü asla kullanmaması konusunda uyarır. Artık sihirli yüzüğün bir güç yüzüğü olduğundan iyice şüphelenmeye başlamıştır. 

    Gandalf, Arnor Hükümdarlığı’nın gizli varisi olan Aragorn ile tanışır ve ikili kısa zamanda arkadaş olurlar. O andan itibaren malum sona kadar birlikte çalışmaya başlarlar yani Sauron’un çöküşüne kadar… Gollum hakkında daha fazlasını öğrenmeyi arzulayan Gandalf, Aragorn’a gider ve onun yardımı ile Gollum’u yakalarlar. Gollum’un hikâyesini ve Minas Tirith’in kayıtlarını birleştirir ve Tek Yüzük’ün kayıp hikâyesini keşfeder (3017). Gollum’un Barad-dûr’a gitmiş olduğunu öğrendiğinde ise içini büyük bir korku kaplar. Çünkü görünüşe göre Sauron, Gollum’a işkence etmiş ve sadece “sihirli yüzüğü” öğrenmekle kalmamış aynı zamanda “Shire” ve “Baggins” isimlerini de elde etmiştir. Gandalf aceleyle Shire’a geri döner ve Frodo’nun yüzüğünün sadece bir güç yüzüğü değil, Tek Yüzük olduğundan emin olur.

 

* Saruman’ın İhaneti 

    Gandalf’ın korkularının doğru çıkması üzerine Frodo’ya en kısa zamanda Shire’ı terk etmesini tembih eder ve her yıl düzenlenen “Bilbo’nun Hoşça kal Partisi”nden önce döneceğine dair kendisine söz verir. Frodo, Bilbo’nun imkânı varken Gollum’u öldürmüş olmasını dilediğini söyler. Gandalf ise Gollum’un her şey bitmeden önce önemli bir rol oynayabileceğini ve kimin ölüp kimin yaşayacağına kendilerinin karar veremeyeceğini söyler. Ardından geri geleceğine dair Frodo’ya söz vererek Shire’ı terk eder. 

    Yolda Radagast ile karşılaşır ve kendisinden oldukça rahatsız edici haberler alır. Aynı zamanda Saruman’ın kendisini görmek istediğini de öğrenir. Arpadam Kaymakpürüzü’ne Frodo’ya iletilmek üzere bir mektup bırakır ve irfanından faydalanmak üzere Saruman’ın yanına doğru yola çıkar. Çok geçmeden Isengard’a varır ve Saruman ile buluşur. Saruman Tek Yüzük’ü ele geçirme arzusunu açıkça dile getirir. Gandalf’a “Eski dostum” ve “yardımcım” diye hitap eder ve Yüzük’ü kendileri için ele geçirmelerini gücünü Sauron’dan zorla almalarını teklif eder. Gandalf bu teklifi reddeder ve Saruman tarafından Orthanc Kulesi’nde esir alınır. Kartalların kralı Gwaihir, Gandalf’ı bulur ve onu esaretinden kurtarır. Gandalf artık Nazgûl ve Saruman yüzüğü ele geçirmek için çabaladıklarını bildiğinden en kısa zamanda Shire’a geri dönmesi gerektiğini biliyordu. Çünkü hem Frodo hem de Yüzük büyük tehlikede altındaydı. 

    Gandalf iyi bir binek bulma arzusuyla acele ile Rohan’a gider ve Gölgeyele ile karşılaşır. Gölgeyele bir yılkıdır ve son derece hızlı ve güçlüdür. Kısa zamanda Gandalf ile Gölgeyele arasında güçlü bir bağ kurulur. Gandalf, Kral Théoden’in gönülsüz izni ile Gölgeyele’yi alır ve Shire’a doğru yola çıkar. Shire’a vardığında Frodo’nun, şans eseri Gandalf’ı beklemeden yola çıktığın duyar ve rahatlar. Fakat aynı zamanda Nazgûl’un kara şövalyeler kisvesi altında Shire’a girdiğini ve diyarı köşe bucak araştırmakta olduklarını da öğrenir. Endişe ile atını çabucak Bree’ye sürer ve Frodo’nun “Yolgezer” ile birlikte şehri terk ettiğini öğrenir. Bu haber kendisini oldukça sevindirir çünkü Yolgezer, dostu Aragorn’dan başkası değildir. Böylelikle civarın en yüksek bölgesi olan ve etrafı gözetleme imkânı sunan bir tepeye, Fırtınabaşı’na doğru yol alır. O gece Fırtınabaşı’nda Nazgûl tarafından saldırıya uğrar fakat çetin bir mücadelenin ardından onları geri püskürtmeyi başarır. Ardından direkt olarak Ayrıkvadi’ye geçer ve burada Glorfindel tarafından karşılanır. Aragorn ve Hobbitler ise ancak birkaç gün sonra Ayrıkvadi’ye varabilirler. Frodo hâlâ yüzüğü taşımaktadır fakat çok ölümcül bir yara almıştır.

 

* Yüzük Kardeşliği 

    Frodo iyileştikten sonra Elrond yüzüğün kaderini belirlemek için bir konsey toplamaya karar verir. Şans eseri hemen hemen tüm özgür halklardan bir temsilci çeşitli sebeplerden dolayı hâlihazırda Ayrıkvadi’dedir. Elrond ve Gandalf yüzüğün Orodruin dağlarının ateşlerinde yani ilk dövüldüğü yerde yok edilmesini tavsiye ederler. Diğerleri itiraz ettiler ya da farklı görüşlerde bulundular ama sonuç olarak hepsi Gandalf’ın planını uygulamaya razı geldiler. Sonunda Elrond 9 kişiden oluşan Yüzük Kardeşliğini kurdu. Bu aynı zamanda Sauron’un en büyük hizmetkârları olan Nazgûl’un sayısına da denk geliyordu. Gandalf grubun lideri olarak seçilir, diğer üyeler ise Aragorn, Gondor halkından Boromir, elf Legolas, cüce Gimli ve hobbitler yani Frodo Baggins, Samwise Gamgee, Peregrin Took ve Meriadoc Brandybuck olur. 

    Grubun önünde aşılması gereken pek çok engel vardır. Isengard’ın yakınlarından geçmemeleri için Puslu Dağların acımasız zirveleri aşılmalıdır. Fakat şiddetli fırtınalar ve kar yağışı yüzünden dağları aşma çabaları sonuçsuz kalır. Sonunda Moria madenlerinin kalıntıları arasından yani cücelerin kadim şehri Khazad-dûm’un dağların altındaki labirentimsi tünellerinden geçmeye karar verirler. Gimli dışındaki üyeler bu fikirden hiç hoşlanmazlar çünkü bu mağaralar uzun zamandır orcların ve sadece “Durin’in Felaketi” ismi ile anılan bir şeyin ikamet yeridir. 

    Dağların batısında bulunan ve “Durin’in Kapısı” olarak anılan girişe varırlar. Burada bayağı uğraştıktan sonra giriş şifresini keşfederler ve Gandalf ekibi karanlık mağaralara sokar. Daha önce Moria’da bulunduğu için tüneller az da olsa kendisine tanıdık gelmektedir. Bir müddet sonra grup “Mazarbul Odası” denilen ve Gandalf’ın “Kayıtlar Kitabı” isimli bir günlüğü okuduğu bir yere varırlar. Günlük cüce Balin’in düşüşünü ve Moria’nın tekrar yaşanabilir hale getirilmesindeki başarısızlıkları anlatmaktadır. Tam o esnada grup, orclar tarafından saldırıya uğrar ve odadan kaçmaya zorlanırlar. Gandalf grubu elinden geldiğince hızla çıkışa doğru yönlendirir. 

     Maalesef grup kaçmayı başaramadan “Durin’in Felaketi” onları bulur ve Khazad-dûm köprüsü üzerinde onları sıkıştırır. Gandalf ve Legolas anında karşılarındakinin ne olduğunu anlar: Morgoth’un "Balrog"larından biri, ilk karanlık lordun bir hizmetkârı… Gandalf şeytani yaratıkla yüzleşir ve köprüyü yıkarak Balrog’un dipsiz bir uçurumdan aşağı düşmesini sağlar. Fakat Balrog son anda kamçısını savurur ve Gandalf’ı ayak bileğinden yakalar ve onu da kendisi ile birlikte uçurumdan aşağı çeker. Gandalf’ın düşmede önceki son sözleri “Kaçın, sizi ahmaklar!” olur. Ardından da karanlık uçuruma düşerek gözden kaybolur. 

    Gruptakilerin düşüncelerinin aksine Gandalf ölmez ve hem düşüş esnasında hem de düştükten sonra bile Balrog ile savaşmayı sürdürür. En sonunda Gandalf, canavarı Zirakzigil zirvesine çıkan Sonsuz Merdivenler’e kadar takip eder. Zirveye çıktıklarında Balrog yeniden alevlenir ve burada iki gün ve iki gece süren bir düelloya tutuşurlar. Gücünü son damlasına kadar kullanan Gandalf, Balrog’u yener ve canavarı uçurumun kenarından aşağı atar. Ardından ruhu bedenini terk eder ve Yüzük Kardeşliği’ni kurtarmak uğruna kendini feda ederek hayata gözlerini yumar.

 

* Ak Gandalf

     Gandalf’ın ruhu beklenenin aksine Orta-Dünya’yı sonsuza kadar terk etmez. Beş Istari’den gerçek görevine sadık kalan tek kişi olan Olórin/Gandalf’ın ruhu, Eru tarafından tekrar ölümlü topraklara gönderilir ve bir kez daha Gandalf olarak hayata geri döner. Fakat bu kez Valar’ın Orta-Dünya’daki tek temsilcisidir ve Maiar güçlerini daha fazla kullanabilme yetkisine sahiptir. Gandalf’ın öfkesi bu gizli kalmış gücü açığa çıkardığında Sauron’un hizmetkârlarından çok azı karşısında durabilecektir. Görevi ise aynıdır; Sauron’a karşı duranlara yardım etmek ve onları desteklemek… Artık o Ak Gandalf’tır. 

    Dağın tepesinde çıplak olarak yatarken Kartalların Kralı Gwaihir bir kez daha imdadına yetişir ve onu Lothlórien’e taşır. Burada kendisine yeni ve beyaz renkli kıyafetler temin edilir. Galadriel kendisine yeni bir asa hediye eder. Çok geçmeden Frodo ve Sam’in kardeşliği terk ettiğini ve Hüküm Dağı’na olan yolculuğa tek başlarına devam ettiklerini öğrenir. Frodo yardımcı olamayacağı kadar uzakta olduğundan güneye, Fangorn Ormanı’na yol almaya karar verir. Burada Aragorn, Legolas ve Gimli ile buluşur ve onlara Galadriel’den haberler getirir. Ardından Gölgeyele’yi çağırarak Edoras’a gider. Burada Saruman’ın yardımcısı olan Solucandil Gríma ile karşılaşır. Solucandil, Kral Théoden’in kulağına sürekli kötü haberler fısıldayarak kralın umutsuzluğa düşmesine neden olmaktadır. Gandalf çabucak Solucandil’in maskesini düşürür ve Théoden’i Saruman’a karşı savaşmak için cesaretlendirir. Gandalf artık bu çağa son verecek olan büyük savaşın yaklaşmakta olduğunu kesin olarak görmektedir ve eğer Saruman mağlup edilmezse Gondor dört bir yandan düşmanlar tarafından sarılacaktır.

    Gandalf’ın önerisi ile Kral Théoden batıya, Miğfer Dibi’ne gider ve kısa sürede Saruman’ın birlikleri tarafından kuşatma altına alınır. Gandalf o esnada başka bir Rohan beyi olan Erkenbrand ve adamlarını aramaktadır. Çok geçmeden onu bulur ve kuşatmayı kırmak için Miğfer Dibi’ne yönlendirir. Aynı anda Merry ve Pippin’in eşlik ettiği Entler, Saruman’a karşı ayaklanmaya karar verirler ve Huornları orclara karşı savaşmaları için Miğfer Dibi’ne gönderirler. Bunun sonucu ise Saruman’ın orclarının tamamen ortadan kaldırılması ve Isengard’ın dış duvarlarının yıkımı olmuştur. Savaştan sonra Gandalf, aralarında Théoden, Aragorn, Gimli ve Legolas olduğu küçük bir grup eşliğinde Orthanc’e gider. Saruman kendisine sunulan teslim olma ve affedilme teklifini şiddetle ve küçümseyerek reddeder. Gandalf, Saruman’ın asasını kırar ve onu Divan’dan kovar. Entlerden Isengard ve Saruman üzerinde sıkı bir gözcülük sözü alır sonra da Théoden’e güçlerini en kısa zamanda hızla doğuya, Gondor’a sürmesini tavsiye eder.

 

* Minas Tirith Kuşatması

    Pippin’in Palantír’e bakma ahmaklığına karşılık “ödül” olarak Gandalf hobbiti de yanına alarak Minas Tirith’e gider. Oraya varır varmaz Vekilharç Denethor ile buluşur ve Denethor’un en büyük oğlu Boromir’in ölümü yüzünden büyük bir ümitsizliğe düştüğünü görür. Görürde müttefik olsalar da Denethor, Gandalf’ı saygısızlık ve itimatsızlık ile suçlar. Vekilharç’ın küçük oğlu Faramir, Osgiliath’dan dönerken Nazgûl tarafından saldırıya uğrar. Gandalf, Gölgeyele’nin de yardımıyla Nazgûl’u kovar ve Faramir’i kurtarır. Daha sonra Faramir ona Frodo ve Sam’in hâlâ hayatta olduğunu ve Mordor’a doğru yol almakta olduğunu anlatır.

    Şehir kısa süre içinde Cadı-Kral’ın yönetimindeki Mordor güçleri tarafından kuşatılır. Akılsızca yapılan bir karşı saldırı sonucu Faramir zehirli bir ok tarafından ölümcül şekilde yaralanır. Gandalf, Minas Tirith askerlerini cesaretlendirmeye ve Nazgûl’un saçtığı dehşeti defetmeye gayret eder. Bu esnada Sauron’un devasa mancınıkları şehir surlarının üzerine alevler yağdırmaktadır. Kısa süre içinde şehrin ilk çemberi alevler altında kalır. Denethor iki oğlunu birden kaybettiği düşüncesi ile çıldırır ve şehrin liderliğini terk eder. Şehir kapıları devasa bir şahmerdan tarafından yıkıldığında Gandalf giriş ile düşman orduları arasında duran tek kişidir. Cadı-Kral, siyah bir atın üzeride olduğu halde kapı yıkıntılarının arasında belirir ve Gandalf’ı ölümle tehdit eder. Fakat Gandalf kılını bile kıpırdatmaz. Gölgeyele’nin üzerinde dimdik durur ve Sauron’un en güçlü hizmetkârına açıkça ve cesurca karşı koyar. Bu karşılaşma bir sonuca varmadan aniden sona erer. Çünkü Rohirrim gelmiştir. Rohan Süvarileri’nin borazanlarından yükselen sesi duyan Cadı-Kral hemen orayı terk eder.

    Gandalf düşmanını takip etmeye yeltenir fakat Pippin’den aldığı vahim haberler sonucunda bundan vazgeçer. Pippin, Vekilharç Denethor’un intihar etmek üzere olduğunu ve bilinci yerinde olmayan Faramir’i de kendisi ile birlikte canlı canlı yakmaya niyetlendiğini söyler. Gandalf bu çılgınlığı durdurmak için hızla harekete geçer. Faramir’i kurtarır fakat umutsuzluk ve acı aklına hâkim olmuş Denethor’u kurtarmayı başaramaz. Aynı zamanda Denethor’un nasıl ümidini yitirdiğini de keşfeder. Yanan Denethor’un elinde bir Palantír bulunmaktadır ve muhtemelen özel amaçları için taşı birkaç kez kullanmıştır. Her ne kadar Sauron, Denethor’un düşüncelerine tamamen ele geçiremese de sadece görülmesini istediği görüntüleri vekilharca yansıtmış ve karanlığını Gondor’un başkentine sokmayı başarmıştır.

    Buna rağmen kuşatma kırılmıştır. Rohanlı Éowyn ve hobbit Merry Cadı-Kral’ı yenmiş, son çığlığı savaş alanında birçok kişi tarafından duyulmuştur. Aragorn, Umbar korsanlarından ele geçirdiği gemiler ile birlikte savaş alanına varmış ve yanında oldukça değerli müttefikler getirmiştir. Böylece batının adamları Sauron’un güçlerini yenmiş ve şehri kurtarmıştır. Gandalf’ın dikkatli planları ve bilgelik dolu sözleri, kadim günlerden beri görülmeyen kahramanlıklarla birleşmiş ve Sauron’un ilk hamlesini bozguna uğratmıştır.

* Son Savaş

    Minas Tirith’e yapılan saldırı Sauron’un batıyı çökertmek ve kendisini Orta-Dünya’nın hükümdarı ilan etmek için hazırladığı planlardan sadece biridir. Diğer orduları kuzeye, Erebor’a ve Thranduil krallıklarına, Lothlórien’e ve Anduin üzerindeki diğer önemli noktalara doğru saldırıya geçmiştir. Karanlık Lordun elindeki insan ve orclardan oluşan devasa ordu ile Gondor’a yeniden saldırması an meselesidir. Bu neredeyse sınırsız ordu karşısında Gondorlu insanların umudu çok azdır.

    Gandalf, Aragorn ile birlikte batının efendilerinden son kalanlar olan Imrahil ve Éomer’ı yapılacak son savaşta özgür halklara liderlik etmek üzere yanına alır. Bu savaş Gandalf’ın Orta-Dünya’daki işlerinin bitiş noktası olacaktır. Batının ayakta kalmasının Frodo’nun görevini başarıp başaramayacağına bağlı olduğunun tamamen farkında olan Gandalf, kuvvetlerini Morannon’a yani Sauron’un kalesinin kapılarına sürmelerini tavsiye eder. Böylelikle Sauron’un gözü kendilerine çevrilecek ve belki de bu sayede Frodo’yu görmeyecektir. Bu hareketleri büyük bir ihtimalle felaketle sonuçlanacaktır fakat aynı zamanda Frodo’ya da yüzüğü yok etme şansını sağlayacaktır.

    Gandalf ve Aragorn tarafından yönetilen Batı’nın Ordusu, Ulu Nehir’i geçer ve sık sık gelişlerini duyurmak için duraksayarak kuzeye doğru ilerler. Kara Kapılar’a vardıklarında dururlar ve savaşa hazırlanırlar. O esnada “Sauron’un Ağzı” isimli elçi kapılarda çıkar ve onlarla konuşmaya gelir. Frodo ve Sam’e ait eşyaları onlara göstererek hobbitlerin yakalandığını ve işkenceye maruz kaldığını söyler. Ardından da teslim olmalarını ister. Fakat Gandalf bu numaraya kanmaz ve arkadaşlarına ait eşyaları alarak Sauron’un bu teklifini reddeder. Sauron’un Ağzı, Kara Kapılar’a dönerken kapılar ardına kadar açılır ve ortaya orclardan ve trollerden oluşan inanılmaz büyüklükteki bir orduyu gözler önüne serer. Sauron tuzağını işletmiştir.

    Fakat aslında Sauron da Gandalf’ın tuzağına düşmüştür. Frodo ve Sam Hüküm Dağı’na varmayı başarmıştır ve Morannon Savaşı başladığı anda tam Kıyamet Çatlakları’nın başındadırlar. Ama yüzüğün gücü ve cazibesi sonunda Frodo’nun iradesine galip gelir ve Frodo yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia ederek yüzüğü parmağına takar. Sauron o anda onu ve yüzüğü görür ve düşmanlarının yüzüğü yok etmeye dair planlarını korku ile fark ederek hemen Nazgûl’u oraya yönlendirir.

    Gandalf’ın öngörüleri yine doğru çıkar ve uzun zamandan beri Yüzük Taşıyıcısı’nı takip etmiş olan Gollum sahneye çıkar ve yüzüğü almak için Frodo’ya saldırır. Kısa süren bir mücadelenin ardından Gollum “kıymetlisini” ele geçirir ve sevinç gösterileri esnasında yanlışlıkla Kıyamet Çatlakları’na düşer. Yüzük ve Gollum ateşli dağın lavları arasında eriyerek yok olur. Barad-dûr kalesi ve Diş Kuleleri yıkılır, Nazgûl kuyruklu yıldızlar misali yanarak düşer ve Sauron bir toz bulutu halinde, dünyaya bir daha işkence edememek üzere havaya karışıp yok olur.

    Sauron yok oluşuyla birlikte orduları korku ile etrafa dağılır ve kaçmaya başlarlar. Gandalf, Yüzük Taşıyıcısı’nın başarısını ve Sauron’un yok olduğunu bildirir, görev tamamlanmıştır. Bir kez daha Gwaihir’in sırtına binen Gandalf, Frodo ve Sam’i kurtarmak için Mordor’un derinliklerine uçar. İkiliyi Orodruin’in eteklerinde bulur ve kurtarır.

 

* Divan’ın Sonu

    Aragorn’un Kral Elessar adı altındaki taç giyme töreninde Yüzük Kardeşliği tekrar bir araya gelir. Aragorn’un isteği üzerine tacı ona Gandalf giydirir. Taç giyme töreninden sonra ve Aragorn ile Arwen’in evliliğinin ardından Gandalf ve kardeşliğin geri kalanı eve dönüş yolculuklarına başlar. Bu aynı zamanda Gandalf’ın Orta-Dünya üzerinde son uzun yolculuğudur. Zira Sauron yenilmiş ve görevi tamamlanmıştır. Geriye sadece 4 hobbit kalıncaya kadar diğer dostları ile vedalaşır. Shire sınırlarına vardıklarında hobbitlerden ayrılır ve Tom Bombadil ile görüşmeye gider.

    Sonraki iki yıl boyunca Gandalf’ın ne yaptığı bilinmez. Sadece Tom Bombadil ile “uzun” bir konuşma yapmış olması bile mümkündür. Her halükarda 29 Eylül 3021’de Gri Limanlar’da Frodo ve diğerleri ile buluşur. Ak Gemi’ye binip denizi geçmeye hazır durumdadır. Narya’yı açık bir şekilde parmağında taşımaktadır ve yanında Gölgeyele vardır (hatta belki de at da onunla birlikte gemiye binmiştir). Görevini tamamlamış ve 2000 yıl sonra evine dönüyordur. Samwise, Merry ve Pippin ile vedalaşır ve Frodo ile birlikte Elrond, Galadriel ve Bilbo’nun beklediği gemiye biner. Gemi Valinor’a giden gizli yolu izleyerek denizi aşar. Gandalf bir kez daha Olórin olur. Maiar’ın en bilgesi ve görevine sadık kalan tek Istari…

 

Kişiliği

    Yüzüklerin Efendisi’nde sıklıkla çabuk sinirlenen fakat aynı zamanda da çabuk gülen biri olarak tasvir edilmiştir. Derin irfanı Valinor’da öğrendiği sabırdan, tüm iyi huylu yaratıklara duyduğu ilgi ise yine burada öğrendiği merhametten ileri gelmektedir. Sabır ve merhamet yetisi tekrar tekrar belirtilmiştir, hatta düşmanının hizmetkârlarına bile karşı…

    Gandalf’ı dikkatle izleyenler kendisinden, özellikle de gözlerinden yayılan derin ve bilge bir güç aurası hissederler. Aynı anda hem müşfik hem de kabadır. Patavatsızlığı nedeniyle sıklıkla etrafındakileri şaşırtmaktadır. Aptalca davranışları azarlamaktan asla çekinmez fakat iyi niyetli hareket edenleri de ödüllendirmekten geri kalmaz.

    Hobbit irfanını öğrenme konusunda diğer büyücülere nazaran daha isteklidir ve bu amaçla sık sık Shire’ı ziyaret eder. “Hobbit” isimli kitapta sıkça belirtildiği gibi hobbitlerin doğası kendisini eğlendirdiği için bunu yapıyor olabilir. Ya da belki de hobbitler dünyanın kötülükleri tarafından dokunulmadığından ve doğayla insanlara nazaran daha yakın olduklarından da olabilir. Yine hobbitlerin tarımsal yaşam tarzının Gandalf’ın ruhuna cazibeli gelmesi ve ona Valinor bahçelerindeki günlerini hatırlatıyor olması da mümkündür.

 

Dış Görünümü

    Gandalf’ın ilk tasvirini içeren eser, 1930 yıllarının başlarında yazılan Hobbit’tir. Gandalf’ın ünü tasvirinden önce işlenmiştir (“Gittiği her yerde sıra dışı hikâyeler ve maceralar filizlenirdi”). Bilbo’nun Gandalf hakkındaki ilk izlenimleri şu şekildedir:

…asa taşıyan yaşlı bir adam. Uzun, sivri uçlu bir mavi şapkası, uzun gri renkli bir cübbesi, beline kadar uzanan beyaz sakallarının üzerinde gri bir kaşkolü ve kocaman siyah çizmeleri vardı.

     Daha sonra Tolkien, Gandalf’ı şu satırlarla kaleme almıştır.

…geniş omuzlu ve yapılı bir vücudu olmasına rağmen ortalama bir adamdan daha kısaydı ve ilerleyen yaşı dolayısıyla sürekli yanında taşıdığı kalın, kaba kesimli bir asaya yaslanıyordu… Sivri uçlu şapkası geniş siperlikli ve mavi renkliydi. Uzun, gri renkli bir cübbe giyiyordu fakat cübbesi dizlerinin altını geçmiyordu. Giyilmekten eskimiş olsa bile Elflerin gümüşümsü gri rengindeydi. Tercih ettiği renkler her zaman beyaz, gümüş grisi ve mavi olmuştur. Yabanlıklarda dolanırken giydiği çizmeleri hariç… Bükük beline rağmen boyu en azından 5 ya da 6 ayak uzunluğunda olmalı… Bu onu modern İngiltere’de bile kısa bir adam yapar, özellikle de sırtındaki bükülmenin verdiği etkiyi de hesaba katarsak.

    Sadece Arifler onun gerçek doğasını bilse de bu “büyücü-vari” görünümü çoğu kimsenin onu bir basit hokkabaz ile karıştırmasına sebep olmuştur. Ölümden döndükten sonra Saruman’ın yerine Divan’ın Başı olarak geriye gönderildiğinden alâmetifarikası olan gri renk beyaza dönüşmüştür. Kitapta bu konu ile ilgili olarak kendisinin artık bir şekilde Saruman olduğunu ya da Saruman’ın olması gerektiği kişi olduğunu belirtmiştir.

    Gemi yapımcısı Círdan bunu daha önceden görmüş ve üç elf güç yüzüğünden biri olan Narya’yı Saruman yerine kendisine teslim edecek kadar ona güvenmiştir.

 

Güç ve Yetenekleri

    Hobbit isimli kitapta Gandalf, diyar hakkında oldukça bilgi sahibi olan ve büyülü güçlere sahip biri olarak tarif edilmiştir. Pipo içerken istediği yere yönlendirebildiği parlayan duman halkaları üfleyebilmektedir ve Bilbo onun fantastik havai fişek gösterilerini hatırlamaktadır. Goblin kasabasında kör edici ışıklar saçarak goblinleri şaşırtmış ve cücelerin Puslu Dağlar’dan kaçmasına yardımcı olmuştur. Palamutları fırlatılabilen ateş topaklarına çevirmiş ve kolayca sönmeyen bir alevle yanmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda hiç kimseye fark ettirmeden gelip gidebilme yetisine de sahiptir.

    Yüzüklerin Efendisi’nde havai fişekler hakkındaki yeteneği bir kez daha gözler önüne serilir. Aynı zamanda tipi esnasında ateş yakabilmek, çeşitli yoğunluklarda ışık oluşturabilmek (Moria), kapıları sihir ile mühürlemek ve köprüleri yıkmak (Khazad-dûm) gibi güçleri sergilenmiştir. Sinirlendiğinde ya da dövüşmek için ayağa kalktığında boyu daha uzun yüzü ise korkutucu görünür. Aynı zamanda bir Balrog ile dövüşüp rakibini öldürmüştür fakat kendisi de bu dövüşten sağ çıkamamıştır.

    Orta-Dünya’ya Ak Gandalf olarak geri gönderildiğinde daha büyük bir karizmaya, sınırlı derecede de olsa geleceği görme gücüne sahip olmuştur. (Yine de bu gücü Mordor diyarını ve orada bulunan Frodo ile Sam’i görebilmesine olanak sağlamamıştır.) Gücü ve otoritesi o kadar artmıştır ki Saruman’ın asasını sadece konuşarak kırabilmiş, hain büyücüyü Divan’dan kovarak otoritesini göstermiştir.

 

Özel Ekipmanları

    Bütün büyücüler gibi Gandalf da bir asa taşırdı. Bunun bazı özel güçleri kullanabilmek için gerekli olup olmadığı asla açıklanmamıştır. Yine de asa bazı zamanlarda gücünün odak ya da çıkış noktası olarak görülmüştür (ışık yayması gibi). Büyü yapabilmesinde asanın kendisine ne kadar yardımcı olduğu tam olarak bilinmez fakat Solucandil’in Edoras’a girerken Gandalf’ın asasını yanında getirmesini önlemeye çalışması dikkat çekicidir. Sanki asa olmadan Gandalf’ın güçleri sınırlı olacakmış gibi bir izlenime sahiptir. Bu bilgi belki de kendisine Saruman tarafından iletilmişti.

    Orta-Dünya’ya ilk ayak bastığı gün Gemi yapımcısı Círdan tarafından kendisine Ateş Yüzüğü Narya verilmiştir. Gandalf’ın yüzüğü o günden Üçüncü Çağ’ın sonunda dek taktığı açıktır.

    Üçüncü Çağ’ın 2941 yılında elf kılıcı Glamdring’i bulmuş ve hep üzerinde taşımıştır. Bu aynı zamanda Balrog ile dövüşürken de kullandığı kılıçtır.

    Orta-Dünya’da geçirdiği zaman boyunca sıklıkla pipo içerken görülmüş ve bunun kendisine büyük keyif verdiği de gözden kaçmamıştır.

 

Etimoloji :

- Olórin ya da Olózin; kadim zamanlarda Valinor’da kullandığı adıdır. Quenya dilindedir ve Olos kökünden dolayı rüyalar ya da hayaller ile ilgili bir anlamı vardır. Belki de “hayalci”

- Mithrandir; Sindarin dilindeki ismidir ve Gondor’da kullanılır. Gri Hacı anlamına gelir.

- Incánus; güney topraklarındaki ismidir ve hangi dilde ya da anlamda olduğu belirsizdir çünkü Tolkien bu isim hakkındaki fikrini birkaç kez değiştirmiştir. Latincede gri anlamına gelen Incanus kelimesi, Westron dilindeki Gri örtü ve Quenya dilindeki Ind-cano (Zihin-Efendisi) bu ismin açıklaması için üstadın düşündüğü açıklamalardan bazıları…

- Tharkûn; Khuzdul yani cüce dilindeki ismidir. “Asalı Adam” ve “Gri Adam” anlamlarına gelmektedir.

- Ak Süvari; Gölgeyele’yi sürdüğü zamanlarda kendine takılan isim.

- Gandalf Grihamut; Solucandil tarafından takılan isimlerden biri.

- Felaket Tellalı; kötü haberler ile birlikte geldiği için kendisine verilen ad.

- Láthspell; Solucandil tarafından takılan isimlerden biri. Kötü haber anlamındadır.

 

Wand-elf

    Efsanelere göre “Gandalf” isminin tercümesi  “Elf-of-the-wand / Asanın elfi” (ya da cane / baston, staff / değnek) anlamına gelen bilinmeyen bir isme denk gelir. Veya eski kuzey diyarlarında daha çok bilinen adıyla “Wand-elf”. Orta-Dünya halklarının büyük çoğunluğu oldukça hatalı bir şekilde Gandalf’ı insan olarak görmüşlerdir ki aslında o bir Maia’dır ( Yani aşağı yukarı bir meleğe denktir). Bununla birlikte o kadar yaygın olmayan bir başka yanlış kanı da onun ölümsüz olması gerektiği ve büyü kullanabildiğine göre de bir elf olması gerektiğidir. Bununla birlikte bir elf olamayacağı da açıktır. Çünkü o yaşlıdır fakat elfler genellikle yaşlanmazlar. Böylece bu isim kendisine yapışır kalır. O da daha sonraları kendini tanıtmak için bu ismi kullanır. Her ne kadar karşısındakiler gerçek anlamını bilmeseler de…

 

Esin Kaynağı

    Galnalfr adı ilk olarak Völuspá’daki cüce isimleri listesinde görünür. Völuspá, İzlanda’ya ait bir şiir koleksiyonu olan Edda’nın ilk şiiridir. On üçüncü yüzyılda, eski Norveç dilinde yazılmıştır. Neredeyse bütün cüce isimleri Völuspá’dan alınmıştır. Gandalfr’ın anlamı “Cane-elf” (Wand-elf ile olan benzerliğe dikkat) yani Baston-elf’dir. Tolkien, Hobbit’i yazarken tüm cüce isimleri ile birlikte bu ismi de alır (1930). Daha sonraları “başıboş bir zamanında icat ettiği İzlandik olarak adlandırılmış cüce güruhu” sebebiyle pişman olmuştur ve Üçüncü Çağ Orta-Dünyasında niçin Eski Norveç isimlerini kullanmak zorunda olduğunu açıklama zorunluluğu hissetmiştir. Daha sonra Eski Norveççenin Dale dilinin tercümesi olduğunu söyleyerek bu ikilemi çözmüştür. Gandalf’ın görünüşü de Germen mitolojisinin bir başka etkisidir aslında. Çünkü Germen mitolojilerinde Odin’in vücut bulmuş hali tek gözlü, yaşlı, uzun ve beyaz bir sakalı olan, geniş siperlikli şapka giyen ve asa taşıyan bir gezgindir. Hatta Tolkien 1946’da yazdığı bir mektubunda Gandalf’ı “Gezgin Odin” olarak düşündüğünü belirtmiştir.

    Tolkien “Der Berggeist / Dağ Ruhu” adı ile etiketlenmiş ve koruyucu kâğıdının üzerine “Gandalf’ın kökeni” yazdığı bir kartpostala sahiptir. Kartpostalın üzerinde bir kayanın üzerinde oturan sakallı bir figür resmedilmiştir. Adam geniş siperlikli bir şapka ve uzun bir cübbe giymektedir. Humphrey Carpenter isimli biyografi yazarı 1977’de yazdığı kitabında Tolkien’in bu kartpostalı 1911 yılında tatil için bulunduğu İsviçre’de satın aldığını söylemiştir. Bununla birlikte Manfred Zimmerman bu resmin Alman artist Josef Madlener’a ait olduğunu ve 1920’lerin sonlarına doğru resmedildiğini keşfetmiştir. Carpenter aynı zamanda Tolkien’in kartpostalın kökeni hakkında yanıldığını sandığını da belirtmiştir. Tolkien bu kartı 1930’ların başında almış olmalıdır yani Hobbit’i yazmaya ve şekillendirmeye başlamıştır.

Palantir


 


 

    Sadece Arifler onun gerçek doğasını bilse de bu “büyücü-vari” görünümü çoğu kimsenin onu bir basit hokkabaz ile karıştırmasına sebep olmuştur. Ölümden döndükten sonra Saruman’ın yerine Divan’ın Başı olarak geriye gönderildiğinden alâmetifarikası olan gri renk beyaza dönüşmüştür. Kitapta bu konu ile ilgili olarak kendisinin artık bir şekilde Saruman olduğunu ya da Saruman’ın olması gerektiği kişi olduğunu belirtmiştir.

    Gemi yapımcısı Círdan bunu daha önceden görmüş ve üç elf güç yüzüğünden biri olan Narya’yı Saruman yerine kendisine teslim edecek kadar ona güvenmiştir.


 

 

Adının Geçtiği Kitaplar

. Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi
. Hobbit
. Silmarillion
. Unfinished Tales

 

Sahip Olduğu Nesneler

. Narya (Yüzük)
. Glamdring (Kılıç)
. Gölgeyele (At)
. Asa

Giriş | Gandalf | Saruman | Radagast | Mavi Büyücüler | Alatar | Pallando
Ana SayfaForum | Öykü Seçkisi | Fantastik Canavarlar | İletişim
Orta Dünya Büyücüler yazısı, Kayıp Rıhtım sitesi tarafından özel olarak hazırlanmıştır. İzinsiz şekilde kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.

Kayıp Rıhtım ©  2010